İran, İsrail’e karşı kontrollü bir yanıt verdi.
İsrail’in Suriye’deki İran diplomatik tesislerini vurmasına karşılık İran sınırlı bir füze saldırısıyla yanıt vermekle yetindi ve konunun kapandığını açıkladı.
İran’ın İsrail’e gönderdiği 100’den fazla İHA ve füzenin yüzde 99’u Ürdün ve Suriye hava sahasında ABD, İngiltere ve İsrail tarafından etkisiz hale getirildi. Birkaç tanesi İsrail’de askeri bir tesise ulaştı ve hafif hasar yarattı.
Böylece İran kendi kamuoyunu rahatlattı.
İranlılar kutlama yaptılar.
ABD ve İsrail’in tüm tahriklerine karşın İran, uzun süreli bir savaşa girmek istemiyor. Bunun nedeni Irak’la 8 yıl süren savaşın ağır yıkımını bir daha yaşamak istememesi.
Ancak İsrail’le İran gerginliği hem Netanyahu iktidarını hem de İran’daki Molla yönetimini besliyor.
Bu nedenle iki ülke de her zaman kontrollü gerginlik politikası izlemeyi tercih ediyor.
Türkiye’ye gelince.
Türkiye İsrail’in Gazze’deki mezalimine karşı Filistinlilerin yanında, İsrail’in karşısında etkili bir duruş sergileyemedi.
İzlediği ikircikli politika çok çabuk ortaya çıktı.
İktidar Filistinliler’den yana, İsrail’e karşı bir söylem kullandı.
Ancak bu durum söylemde kaldı, uygulamada ise İsrail aleyhine bir adım atmadı.
İsrail’e ihracatı sürdürdü.
Meslektaşımız Metin Cihan’ın, ihracatın sürdüğüne ilişkin belgeleri haberleştirmesinden sonra kamuoyunda tepki oluştu.
Bu tepki üzerine iktidar İsrail’e ihracatı kısıtlamak zorunda kaldı.
Ancak bu gecikmiş karar İsrail’i etkilemedi.
Bu durum iktidarın sözde Filistin’den, uygulamada ise İsrail’den yana olduğunu göstermeye yetti.
Bu iktidar İsrail’e karşı tutum alarak ABD’yi karşısına alamaz.
Ekonomik bağımlılığı, Batı’dan borç arayışı buna engeldir.
Örneğin bu iktidar, İran’dan gelecek tehlikelere karşı İsrail’e istihbarat sağlayan Malatya’daki Kürecik radar üssünü kapatabilir mi?
Kapamaz.
Nitekim muhalefetin dillendirmesine karşı iktidar Kürecik’in adını bile ağzına almadı.
Örneğin bu iktidar Filistinlileri korumak için İncirlik üssünü kapatabilir mi?
Hayır kapatmaz.
ABD’ye karşı böyle bir karar alacak ve uygulayacak gücü yok.
Böyle bir kararı geçmişte Ecevit ve Demirel gibi liderler alabildi.
Ancak 12 Eylül 1980 darbesiyle birlikte, Evren’in başa geçmesiyle Türkiye yeniden ABD’nin yörüngesine girdi.
ABD’nin, dünyaya “Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da 22 ülkenin sınırları değişecek” diye ilân ettiği Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) bütün hızıyla uygulanıyor.
Bu projeye uygun olarak Irak bölündü, Libya bölündü, Suriye bölündü.
Sırada İran ve Türkiye var.
BOP eş başkanı olmakla övünen Türkiye’deki iktidar ise tehlikenin farkında gibi durmuyor.
Aksine Türkiye’ye doldurduğu milyonlarca Suriyeli, Afgan, Afrikalı ile fiilen BOP projesine yardımcı olmaya devam ediyor.
Bir iktidar değişikliği olmadan Türkiye’nin BOP sürecine karşı durması da mümkün görünmüyor.